Şanlıurfa, kadim tarihi, zengin kültürel mirası ve bereketli topraklarıyla Türkiye’nin en önemli şehirlerinden biri. Ancak bu büyük potansiyeline rağmen şehir, gelişim yolunda beklenen ivmeyi yakalayamıyor. Ekonomi, siyaset, ticaret ve hizmet alanlarında karşılaşılan en büyük engellerden biri de maalesef çekememezlik ya da halk arasında sıkça kullanılan tabiriyle hasutluk.

Hasetlik, bireysel bir duygu olmanın ötesine geçerek toplumsal bir karakter haline geldiğinde, gelişimin önündeki en büyük setlerden biri haline dönüşüyor. Bu durum, ne yazık ki Şanlıurfa’da da sıkça karşılaşılan bir olgu. Şehir için çalışan, yatırım yapan, hizmet eden veya bir şeyler başarmaya çalışan insanların önüne taş koymak, onların yükselişini engellemek için türlü bahaneler üretilmesi, Şanlıurfa’nın kalkınmasının önündeki en büyük engellerden biri olarak karşımıza çıkıyor.

Bu durumu anlatan çok çarpıcı bir hikâye var:

Bir Urfalı vefat ettikten sonra cennete gitmeden önce cehennemi merak eder. Orada büyük kazanlarda azap çeken insanları görür. Her kazanın başında, çıkmaya çalışanları engelleyen zebaniler vardır. Ancak bir kazan dikkatini çeker. Bu kazanda hiç zebani yoktur. Urfalı merak edip zebanilere bunun sebebini sorar. Aldığı cevap ibretliktir:

“Bu kazanın içinde Urfalılar var. Onlar birbirlerinin çıkmasına zaten izin vermiyor. Birisi yukarı çıkmaya çalıştığında, diğerleri ayağından tutup tekrar aşağı çekiyor. O yüzden buraya zebani koymamıza gerek kalmıyor.”

Bu hikâye, Şanlıurfa’daki bazı olumsuz yaklaşımların çarpıcı bir özetidir. Şehir için bir taş koyan, yatırım yapan, hizmet eden kişilere destek olmak yerine onları engellemeye çalışmak, ilerlemenin önündeki en büyük engeldir.

Şanlıurfa’da iş, siyaset, ticaret veya herhangi bir alanda başarılı olmak isteyen insanlara ne yazık ki en büyük engel hemşehrileri oluyor. Başarılı olan birini desteklemek yerine, onu aşağı çekmeye çalışmak, dedikodu üretmek, önüne engeller koymak adeta bir alışkanlık hâline gelmiş durumda.

Oysa bu şehirde taş üstüne taş koyan herkese destek olsak, yatırım yapmak isteyenlere kolaylık sağlasak, birbirimize yardımcı olsak, Şanlıurfa’nın gelişmesi kaçınılmaz olur. Ama bunun yerine "O yapmasın, ben de yapmayayım!" mantığıyla hareket ettiğimizde şehir olduğu yerde sayıyor.


Eğer Urfa’nın kalkınmasını istiyorsak, hasetliği bırakıp başarıya gidenleri desteklemeli, iş birliği içinde olmalıyız. Birbirimizi aşağı çekmek yerine, yukarıya çıkmaları için destek vermeliyiz. Ancak o zaman Şanlıurfa hak ettiği yerlere ulaşabilir.

Unutmayalım, birlikten güç doğar. Eğer biz birbirimizi aşağı çekmek yerine yukarı taşımayı başarabilirsek, Şanlıurfa’yı hak ettiği noktaya hep birlikte taşıyabiliriz.